Kemal Kumkumoğlu
Hüseyin Rüzgar Akcan
Anayasa Mahkemesi (“AYM”) 10 Ocak 2024 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 11.10.2023 tarihli ve E.2020/76, K.2023/172 sayılı kararıyla 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un (“Kanun”) bazı hükümlerini masumiyet karinesinin ihlal edilmesi, ifade özgürlüğünün ve basın özgürlüğünün demokratik toplum düzeninin gerekliliklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olmayan şekilde sınırlandırılması ve kamusal makamların takdir yetkisini daraltarak keyfî davranışların önüne geçebilmek için yargılama hukukunun usule ilişkin güvencelerinin yanında demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve orantılı karar verilmesini sağlayacak güvencelerin bulunmaması gerekçeleriyle iptal etmiştir.
İptali Talep Edilen Hükümler
Anayasa Mahkemesi’ne gerçekleştirilen başvuruda 5651 sayılı Kanun’un farklı birçok hükmünün iptali talep edilmiştir. İşbu yazı içerisinde hukuka aykırılıkların ve iptal gerekçelendirmelerinin daha açık ve net bir biçimde sunulabilmesi maksadıyla sadece AYM tarafından iptaline karar verilen hükümler ele alınmıştır.
5651 Sayılı Kanun’un 8. Maddesinin Dört ve On Bir Numaralı Fıkraları Yönünden
7253 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile getirilen değişiklikler çerçevesinde; 5651 sayılı Kanun’un 8. maddesinin dördüncü fıkrasındaki “…içeriğin çıkarılması ve/veya…” ibaresi ile on birinci fıkrası içerisindeki “…ilgili içerik, yer ve erişim sağlayıcısına, …” şeklindeki ifadelerin iptali talep edilmiştir.
İlgili dördüncü fıkra; “İçeriği birinci fıkrada belirtilen suçları oluşturan yayınlara ilişkin olarak içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı re’sen Başkan tarafından verilir. Bu karar, ilgili içerik ve yer sağlayıcılar ile erişim sağlayıcısına bildirilerek gereğinin yerine getirilmesi istenir.”
İlgili on birinci fıkra; “İdarî tedbir olarak verilen içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararının yerine getirilmemesi halinde, Başkan tarafından ilgili içerik, yer ve erişim sağlayıcısına, onbin yeni Türk lirasından yüzbin yeni Türk lirasına kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezasının verildiği andan itibaren yirmidört saat içinde erişim sağlayıcı tarafından kararın yerine getirilmemesi halinde Kurum tarafından yetkilendirmenin iptaline karar verilebilir.”
Şeklindedir.
İptal Talebi Gerekçesi
İlgili iptal talebinin gerekçelendirmesi; kurallarla yer sağlayıcı ve erişim sağlayıcının içerikten kaynaklanan sorumluluklarının genişletildiği, hukuka aykırı içeriğin çıkarılmasının ancak içerik sağlayıcıdan istenebileceği hâlde yer sağlayıcıya da bu yükümlülüğün getirildiği, içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi yönündeki idari nitelikli kararın kısa sürede uygulanacağı ancak bu kararın hukuken hatalı olduğunun ortaya çıkmasının çok zaman alacağı, yurt dışında bulunan yer sağlayıcıya yöneltilen içerik çıkarma tedbirinin uluslararası hukukla bağdaşmadığı ve bu suretle devletin yargı yetkisinin sınırlarını aştığı şeklinde yapılmıştır.
İptal Kararının Gerekçesi
Anayasa Mahkemesi tarafından iptali talep edilen hükümlerin Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesi ile “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” başlıklı 38. maddesine aykırı olduğuna karar verilmiştir. Aykırılık ve ihlal kararı özetle;
Masumiyet karinesi uyarınca, bir kişinin suçlu olarak nitelendirebilmesi ve hakkında ceza hukukunun alanına giren yaptırımların uygulanabilmesi için bağımsız bir mahkeme tarafından verilen kesin bir mahkûmiyet kararının gerektiği,
Suç ve cezalar ile ceza yargılamasına ilişkin güvencelerden söz edilebilmesi için cezai alanda yöneltilmiş bir suç isnadının varlığının gerektiği, mevzuatta isnadın suç olarak nitelendirildiği durumlarda ilgili yaptırımın suç isnadı sayılacağı ancak suç isnadının bununla sınırlı olmaksızın özerk bir kavram olması nedeniyle idari yaptırım öngörülen fiilleri de kapsayabileceği,
Bir idari yaptırımın suç isnadı kapsamında olup olmadığı değerlendirilirken ilgili hukuk normunun hedef kitlesinin belirli bir gruptan mı ibaret olduğuna yoksa toplumun genelini bağlayan bir özelliğinin mi bulunduğuna ve hukuk normunun cezalandırıcı amaçlı mı yoksa önleyici amaçlı mı olduğuna ayrıca cezanın ağırlığına bakılacağı lakin ikinci ve üçüncü ölçütlerin her zaman için kümülatif olmayıp alternatifli olarak da dikkate alınabileceği,
Bu kapsamda içeriğin çıkarılması kararının suç isnadına ilişkin bir güvence olan masumiyet karinesine aykırılık teşkil edip etmediğinin tespiti için bu kararın bir suç tespitine bağlı olarak yapılıp yapılmadığının ve ceza niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğinin,
İçeriğin çıkarılması kararının suç işlendiğinin tespitine bağlı kılınmasına rağmen idari tedbir niteliğinde olduğu ve ilgili maddenin birinci fıkrasında sayılan suçları oluşturan yayınların internet ortamından sürekli olarak kaldırılması amacına yönelik medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili bir işlem olduğu, bu nedenle içeriğin çıkarılmasının bir suç isnadı niteliğinde olmadığı,
Masumiyet karinesinin ihlalinin kişinin suçlu olduğu yönünde ima ya da açıklamalarda bulunulmamasını, işlem tesis edilmemesini kapsadığı bu nedenle ceza yargılamasına ek olarak idari, hukuki ve disiplin yargılamalarını ve süreçlerini de kapsadığı,
İçeriğin çıkarılması kararının verilebilmesi için söz konusu içeriğe ilişkin yayını yapan kişi hakkında adli sürecin başlaması gerekmediği gibi bu kişinin ceza mahkemesince mahkûm edilmiş olması şartının aranmadığı,
İçeriğin çıkarılması kararı verilmesi şeklindeki idari tedbirin bir suç şüphesine bağlı olarak uygulandığı,
Ancak öngörülen tedbirin ceza yargılaması süreciyle bağlantılı olarak yürütülen geçici bir tedbir niteliğinde olması gerektiği, ceza yargılaması sürecinden tamamen kopuk olarak uygulanan ve nihai nitelik taşıyan tedbirlerin kişinin ceza mahkemesi kararından önce suçlu muamelesi görmesi sonucunu doğurduğundan masumiyet karinesini zedelediği,
Dava konusu kurallarda öngörülen tedbirin ceza yargılaması sürecinden kopuk ve Başkan (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı) tarafından yapılacak bir suç tespitine bağlı olarak uygulanan nihai bir tedbir niteliğinde olduğunun anlaşıldığı, Başkan tarafından uygulanan idari tedbir, tedbirin uygulamasının gerekçesini oluşturan suçla ilgili olarak başlatılan ceza soruşturması sürecinde gözden geçirilemediği ve yargılama mahkûmiyet dışında bir hükümle neticelense bile içeriğin çıkarılması kararının ayakta kalmaya devam ettiği,
Ceza kanunlarında suç olarak düzenlenen eylemlerin işlendiğinin henüz kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla tespit edilmeden idari bir makamın yapacağı suç tespitine bağlı olarak nihai bir tedbir mahiyetinde olan içeriğin çıkarılması kararı verilmesinin ve bu kararın icra edilmemesi durumunda idari para cezası uygulanmasının masumiyet karinesini ihlal ettiği
Gerekçeleriyle ve oyçokluğu ile verilmiştir.
Karşı Oy Gerekçeleri
İlgili hükümlerin iptaline bazı üyeler katılmamıştır. Bu üyelerin karşı oy gerekçeleri özetle;
İlgili yetkinin kullanabilmesi için 8. maddenin ilk fıkrasındaki suçların oluşması gerektiği belirtilmişse de burada kastedilenin suçların işlenildiğinin tespit edilmesi olmayıp yeterli şüphenin bulunduğu tespiti olduğu,
Bir kimsenin suçluluğuna mahkeme tarafından karar verilebileceğinin güvence altına alındığına ancak suç isnadında bulunabilecek makamlar yönünden bir sınırlandırma getirilmediği,
İdari makamların suç isnadında bulunmalarının bu gerekçeyle masumiyet karinesini ihlal etmeyeceği
Şeklindedir.
İptal Kararının Yürürlük Tarihi
Belirtilen hükümlerin iptaline yönelik kararların söz konusu AYM kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasından dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Ayrıca yürürlüğün durdurulması yönündeki talebin reddine karar verilmiştir.
5651 Sayılı Kanun’un 9. Maddesi Yönünden
7253 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile getirilen değişiklikler çerçevesinde; 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesinin beşinci fıkrasındaki “içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi…”, dokuzuncu fıkrasındaki “…içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi…”, on birinci fıkrasındaki “…içerik, yer ve erişim sağlayıcıların sorumluları,…” ve değiştirilen sekizinci ve onuncu fıkrası ile aynı maddenin birinci ve üçüncü fıkralarının iptali talep edilmiştir.
İptal Talebi Gerekçesi
İlgili iptal talebinin gerekçelendirmesi; içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararının hukuki niteliğinin belirsiz olduğu, bu kararların koruma tedbiri olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı bir suç veya ceza soruşturması bulunmamasına rağmen idari kolluk yetkisi bulunmayan sulh ceza hâkimliklerince bu yönde karar verilebileceği, kurallarda belirliliğin bulunmadığı, hangi temel hakların korunacağının anlaşılamadığı, keyfî müdahalelere karşı yeterli güvence içermediği, kurallarla ifade ve basın özgürlüklerinin ölçüsüz biçimde sınırlandığı, bir tür sansür mekanizmasının ortaya çıktığı, içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararlarının bildirilmesi yükümlülüğünün Birliğin (Erişim Sağlayıcıları Birliği) statüsüne uygun olmadığı, aynı zamanda kurallarda bildirimin usulüne ilişkin bir düzenlemenin yapılmadığı, sulh ceza hâkimliği kararlarının yerine getirilmemesi hâlinde öngörülen adli para cezasının suçların ve cezaların kanuniliği ilkesini ihlal ettiği şeklinde yapılmıştır.
İptal Kararının Gerekçesi
Anayasa Mahkemesi tarafından iptali talep edilen hükümlerin Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı 13. maddesi, “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlıklı 26. maddesi ile “Basın hürriyeti” başlıklı 28. maddesine aykırı olduğuna karar verilmiştir. Bununla birlikte AYM 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası kapsamındaki yetkisi çerçevesinde 9. maddenin diğer hükümlerini de uygulama imkanlarının kalmaması gerekçesiyle iptal etmiştir. Sonuç olarak 5651 Sayılı Kanun’un 9. maddesi tamamen iptal edilmiştir.
Bu çerçevede AYM’nin aykırılık ve ihlal kararı özetle;
Kanun’un genel gerekçesi, amaç ve kapsamını gösteren 1. maddesi, internet ortamında yapılan yayınlara erişimin engellenmesi usullerini düzenleyen maddelerin bir bütün hâlinde ele alınıp değerlendirildiğinde 9. maddeyle ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamanın kapsamı, amacı, sınırları ve sınırlama aracının hukuki niteliği, müdahalenin kanuniliği yönünden hukuki güvenlik ve belirlilik ölçütleri bağlamında birtakım tereddütlere yol açıldığı,
9. maddenin uygulanması bağlamında sulh ceza hâkimliklerinin çelişmeli bir yargılama yapmadan, gecikilmeksizin ve hızlıca bertaraf edilme ihtiyacını ortaya koyamadan sonuca vardıklarının anlaşıldığı ve çatışan haklar arasında adil bir denge gözetiminin sağlanmasına ilişkin bir yaklaşımın tespit edilemediği,
Ayrıca gerekçeli kararların somut olayların şartlarından bağımsız ve genel ifadeler içerdiği, olaylara konu yayınların kişilik haklarını ilk bakışta görülebilecek ve apaçık bir şekilde ihlal etmiş olduğu tespitinin nasıl yapıldığının anlaşılamadığı, aynı durumun sulh ceza hâkimliği kararlarına itiraz edilmesi üzerine verilen kararlarda da yer aldığı,
9. maddenin kapsamı ve sınırlarının belirli olmamasının yargı makamlarına geniş bir takdir alanı yarattığı ve somut olaylara bakıldığında 9. madde kapsamında verilen kararlara karşı itirazlardan sonuç almanın imkânsız olmasa da zor olduğunun görüldüğü,
Dava ve itiraz konusu kuralların kişilik haklarına yapılan saldırılara karşı internet içeriğinin sınırlanmasına yönelik kademeli bir müdahale yöntemi sunmadığı ve kurallar kapsamında yapılan sınırlamanın internet ortamında yer alan belirli bir içeriğe erişimi engellemek suretiyle o içeriğin belirli bir ülke sınırları içinden ulaşılmasına, kararın verildiği tarihten itibaren süresiz olarak engel olduğu,
Bu yönüyle kurallar ifade ve basın özgürlüklerine ağır bir müdahale teşkil ettiği,
Kurallar ile düzenlenen usulün, internet ortamında bulunan zararlı içeriklerle diğer başka usullerle mücadele edilebildiği sürece başvurulmaması gereken bir yöntem olduğu ve kuralların kamusal makamların takdir yetkisini daraltarak keyfî davranışların önüne geçebilmek için yargılama hukukunun usule ilişkin güvencelerinin yanında demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve orantılı karar verilmesini sağlayacak güvenceleri de barındırmadığı
Gerekçeleriyle ve oyçokluğu ile verilmiştir.
Karşı Oy Gerekçeleri
İlgili hükümlerin iptaline bir üye katılmamıştır. Bu üyenin karşı oy gerekçeleri özetle;
Anayasa Mahkemesi’nin 14/9/2023 tarihli Artı Media GMBH Başvurusuna ilişkin (B. No:2019/40078) kararına ilişkin muhalefet şerhinde 5651 sayılı Kanun’un 8/A maddesine dönük açıklanmış olunan görüşlerin uygun olduğu ölçüde dava konusu kural bakımından da geçerli olduğu,
Bu çerçevede dava konusu kural kanunilik şartını karşıladığı gibi kuralın demokratik toplum düzeni bakımından gerekli olmadığının söylenemeyeceği
Şeklindedir.
İptal Kararının Yürürlük Tarihi
Belirtilen hükümlerin iptaline yönelik kararların söz konusu AYM kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasından dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Ayrıca yürürlüğün durdurulması yönündeki talebin reddine karar verilmiştir.
Sonuç
Anayasa Mahkemesi, 27.10.2021 tarihinde bireysel başvuru kapsamında verdiği Keskin Kalem Yayıncılık Pilot kararında ilgili 9. Madde hükmünün anayasaya aykırılığına hükmetmiş ve kanun koyucuya ilgili mevzuatı düzeltmesi için bir yıl süre tanımıştı. Ne var ki geçen sürede herhangi bir değişiklik yapılmadığı gibi yapısal sorun teşkil eden bu hükmün uygulanması ile hak ihlallerine devam edildi. Bu çerçevede Mahkeme, bu defa norm denetimi kapsamında önüne gelen hükmü iptal etmiş oldu.
Anayasa Mahkemesi iptal edilen hükümler yönünden ilk olarak, içeriğin kaldırılması işleminin nihai nitelikte idari bir tedbir olarak uygulandığını ve bu idari tedbirin ceza yargılamasında gözden geçirilemediğini, ayrıca ilgili kişi ceza yargılamasında mahkûm olmasa bile içeriğin kaldırılması kararının uygulanmaya devam ettiğini belirtmiştir. Bu gerekçelerle AYM tarafından, içeriğin kaldırılması şeklindeki idari tedbirin uygulanmasının ve bu tedbire uyulmaması üzerine idari para cezası verilmesinin masumiyet karinesi ilkesini ihlal ettiğine karar verilmiştir.
İkincil olarak, Anayasa Mahkemesi 9. madde hükmünün hukuki güvenlik ve belirlilik ölçütleri bağlamında birtakım tereddütlere açtığı, sulh ceza hakimliklerinin çelişmeli adil bir denge gözetimini sağlayamadığı ve gerekçeli kararların somut olayların şartlarından bağımsız ve genel ifadeler içerdiği ile kuralların internet içeriğinin sınırlanmasına yönelik kademeli bir müdahale yöntemi sunmadığı ve kararın süresiz olarak uygulandığı belirlemelerini yapmıştır. Bu gerekçelerle ifade ve basın özgürlüklerine ağır bir müdahale edildiği bu suretle düşünceyi açıklama ve yayma hürriyet ile basın hürriyetinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
Sonuç olarak Mahkeme, dijital teknolojilerin düzenlenmesinde kişilik haklarının veya suçun önlenmesinin önemli olduğunu ancak bu meşru amaçlarla diğer temel haklara yapılacak müdahalelerin sınırının ve kapsamının kanuniliğe ve ölçülülük prensiplerine uygun ve demokratik bir toplumda gerekli olması gerektiğini, ayrıca bu müdahalelerin adil yargılanma hakkı çerçevesinde ve bağımsız yargı organları tarafından etraflıca değerlendirilmesi gerektiğini ve gerekçeli karar alma hakkının önemini bir kez daha vurgulamıştır.